15 Aralık 2006 Cuma

Yolda

Pırıl pırıl bir güneş vardı yola çıkarken. Işıl ışıldı etraf. Keyifle ilerliyor geride bırakıyorduk herşeyi. Zaman evler, ağaçlar, insanlar gibi akıp gidiyordu yanıbaşımızdan. Biz sanki duruyorduk.
Bulutlar kaplıyordu bazen etrafı. Gökyüzü yağlıboya tablo gibi. Camlarımızı yağmur yıkıyordu. Bulutlar, dağlar, yağmurlar gibi akıp gidiyordu zaman yanıbaşımızdan. Biz seyrediyorduk.
Akıp gitti zaman evler, ağaçlar,insanlar, dağlar, yağmurlar,bulutlar gibi hızla, bir varmış bir yokmuş misali. Günün birinde son durağa varınca bir baktık, ne bir çiçek kokusu, ne yağmur damlası sinmişti üzerimize, korunmaktan. Sadece seyretmekten başka bir şey yapmadan, geldiğimiz gibi gidiyorduk...

Karanlık

Kapıları , pencereleri sımsıkı kapatıp sonra da karanlıktan yakınmanın bir anlamı yok.

Yaşamak


Geçen zamana, giden bahara, yağan yağmura inat,
doğan günü karşılamak için her sabah,
tutunmak demek.

Acı

Son sürat tükettik güzel sözleri, geriye acı bir tat kaldı.

Makyaj

Şimdi ben bu makyajı yapmasam, bu gülümsemeyi takmasam dudağıma. Şimdi ben saçlarımı dağınık bıraksam, silsem ojelerimi, süslü püslü kahkahalarımı sustursam.
Daha mı ben olurum?
Yoksa tamamen silinir miyim dünyadan?

Tablo

Güzel bir tabloya nerede rastlanacağı belli olmaz .
Bazen bir sergide, bazen yıkanan bir arabanın penceresinde...

Çekişme

Sen "sen" olarak kalacaksın hep, ben de "ben". Arada bir kaçamaklarda "biz" olacağız. Sonrası...

Sonrası halat çekme yarışı.

Masal

Bir varmış bir yokmuş diye başlar ya masallar. Demek ki her masalda gerçeğin ta kendisi var.

Bu Sabah

Rüzgarla dans eden yapraklar üzerinde
Oynaşıyordu gün ışığı
Bir küçük gonca açmış
Kucaklıyordu yaşamı
Minik kuş cıvıldıyordu
Her şey öyle güzeldi ki
Baş döndürüyordu
Benim başım
Seni düşünmekten
Zaten dönüyordu…

20 Ekim 1991

Söz

Bazen "Tuzu uzatır mısın?", "Film seyredelim mi?" gibi manalı cümlelerin dışında konuşmak o kadar saçma geliyor ki. Korkuyorum kendimden.

"Ben şöyle düşünüyorum."
"Bunu dinlerim."
"Çocuk yetiştirmede..."
"Harika şeyler vardı indirimde hepsini denedim.."

Ne yani? Nereye götürüyor bu bizi?Hiç.

Susup oturalım işte...

"Kapıyı kapa!"

Bitti...

Boşluk

Üzerini örtmüşüz dallarla, çiçeklerle rengarenk. Altında koskocaman kapkara bir boşluk. Üzerinden atlıyor, kenarından geçiyoruz.

Köprü

Köprülerdi bizi bağlayan birbirimize. Kiminde karşılaştık. Kimini birlikte aştık.

Yol Ayrımı

Nereye gideceğimi seçmesi o kadar zor olmazdı aslında
bir yol ayrımına geldiğimi fark etseydim eğer

Tatil

Tatil dediğimiz şey A noktasından kalkıp hiç mola vermeksizin B noktasına varmak ve orada aynı eskisi gibi kalmak olmamalı sanırım.

Pencere


Gecenin içinde, ne kadar sıcak görünüyor ışıl ışıl bir pencere.

Cevapsız

"Büyüyünce ne olacaksın?" sorusunun cevabını bulamadım hala. Belki ondandır yerinde saymam hayatta.

Eğer

Eğer görebilseydin yaprağın üzerindeki çiy tanesini. Ve bulutların çizdiği resmi gökyüzünde. Duyabilseydin dalgaların coşkulu şarkısını veya ağaçların fısıltısını rüzgar eşliğinde. Rastlasaydın bir dağ çiçeğine bir kayanın çatlağından uzanan dünyaya. Yağmur sonrası toprak kokusunu çekebilseydin içine. Ve dilek tutmayı bilseydin bir yıldızın kaydığını gördüğünde. Hissedebilseydin ayışığının büyüsünü. Fark edebilseydin denizde yüzen güneş parçacıklarını. Sormazdın dünyada ne aradığını.

13 Mayıs 1994

Mutlu Son

Nasıl öleceğime karar verdim. 90 lı yaşlarımda, katıldığım keyifli bir aile toplantısının sonrasında, en sevdiğim koltuğumda oturmuş ayaklarımı uzatmış vaziyette dinlenirken dudaklarımda bir gülümseme ile uyuyakalacağım. Mutlu ve huzurlu.

9 Kasım 2004

Terazi

Beni koydum bir kefesine terazinin, bir kefesine dünyayı. Yalnızlık ağırbastı..

Çizgi

Çok güzel düz çizgi çizerim. Gelgelelim bir araya gelip resim olmadıktan sonra pek de işime yaramıyor bu yetenek.

...

En son ağladığımda
Küçük bir çocuktum
Düşmüştüm
Yara bere olmuştu elim kolum
Acımıştı canım

En son ağladığımda
Gençkızdım
Aşık olmuştum karşılıksız
Ne yapsam bir sey değişmeyeceğini
Anlamıştım

En son ağladığımda
Doğumgünü pastasını üfleyeceği günde
Babam ölmüştü
Ölmez yılan olması gerekiyordu ellerinin
Hep ellerimde
Alışamadım

Dün gece
Çok yalnızdım
Düşmüştüm
Ellerim yara bere olmuştu
Karşılıksızdı aşkım
Babam ölmüştü

Ağladım...

Zaman

Her yolculukta evlerin, yolların, ağaçların değil zamanın akıp gidişini seyrederim penceremdem.

Zor

En zoru ilk adımı atmaktır her macerada.

Haydi Söyle

Haydi söyle bana aslında öyle bir yer yok değil mi? Öyle insanlar, öyle doğa. Haydi söyle aslında öyle sevgiler yok de. Öyle aşklar, öyle mutluluklar. Öyle yeşil, öyle mavi, öyle kırmızı, öyle pembe. Haydi söyle, öyle beyaz yok de. Öyle cıvıl cıvıl. Öyle çiçek çiçek.Haydi söyle bana, aslında öyle bir şarkı yok değil mi? Öyle masal. Öyle ev. Öyle bahçe. Haydi söyle, öyle deniz yok de. Öyle dalga, öyle güneş. Öyle kum. Öyle sonsuz. Öyle bitmez. Haydi söyle bana aslında öyle dopdolu bir yaşam yok değil mi? Öyle kıpır kıpır. Öyle koşulsuz. Haydi söyle, "yok öyle şeyler" de.

7 Haziran 1994

Tadını Çıkart

Elimize yüzümüze bulaştırarak, bir çocuk gibi tadını çıkartmak hayatın.

Resim

Rengarenk boyaları alsam elime, bir resim yapsam en baştan.

Pas


Her yaşanılan üzerinde bir iz bırakmış olsa da.
İnadına meydan okuyor hayata

Hayat

Herşeye rağmen değil herşeyiyle güzel..

Manasız

Sen hiç kendini boş bir şişe gibi hissetin mi? Ya da kapının kenarındaki çatlak. Tavandaki leke. Paspastaki toz. Öylesi hissiz. Hiç kendini balkon kenarındaki korkuluk, denizin üzerinde yüzen çöp, kaldırımdaki taş gibi hissettin mi? Geometri defterine çizdiğin doğru parçası, masanın üzerindeki silgi kırıntısı, lavabodan dökülen su. Öylesi anlamsız, öylesi duygusuz. Öylesi saçma sapan. Hiç kendini gereksiz hissettin mi? Ve istedin mi kırılmak bir bardak misali. Darmadağın. Karman çorman. Geri dönmemecesine yok olan.
17 Mayıs 1994

Eğer

Eğer aradığın şeyi bilmiyorsan bulamamak şaşırtıcı olmamalı. Ve eğer ağlamak istiyorsan ağlamalısın. Eğer kendini yalnız hissediyorsan, çevrende kimse yok demektir. Eğer için dolu dolu gibi geliyorsa, yıllardır biriktirdiklerindendir. Eğer nereye gideceğini bulamıyorsan , otur oturduğun yerde. Eğer kendini sevmiyorsan başkalarının sevmesini bekleme. Eğer birisi üflediğinde yıkılıyorsa umutların, umudun yok demektir. Eğer başkaları soru işaretleri uyandırıyorsa, doğrularına inanmadığın söylenebilir. Eğer sen inanmıyorsan doğrularına başka kim inanacak? Eğer kendini dağıtmak istiyorsan, önce birşeylere sahip olmalısın dağıtacak..

İsimsiz

Koskocaman bir hiç avuçladı sonsuzluk denizinde. Sahte parıltılar kamaştırmıştı gözlerini.Anlayamadı. Herşey başkalarınındı. Doğruları, yanlışları, umutları. Gürültüler engellemişti duymasını içindeki şarkıyı. Anlayamadı. Tek başına kalsa bilemezdi ne yapacağını. Tanımazdı kendisini. Gördüğü rüya bile geceleri, yabancıydı. Anlayamadı. Koskocaman bir hiç avuçladı sonsuzluk denizinde. Gece lambasını güneş sandı. Bardaktaki suyu deniz. Günler, günler boyunca yerinde saydı. Anlayamadı.
7 Haziran 1994

Hayat

Hayat yaşadıkça benim olur. Gördükçe, sevdikçe, dinledikçe, dokundukça, söyledikçe, sevdikçe. Geride kalmaz hayat.. Ben olur. Zaman zaman "biz" cıvıltısında, zaman zaman " o" merakında. Yanıbaşımda. Geçip gitmez hayat. Gelir , birleşir, eklenir anılarıma. Var olur. Hayatımın kalan kısmı yoktur. Nasıl hayatım derim bilmediğim, görmediğim zaman dilimine, yaşamadan. Gördüğüm hergün kardır bana. Bir şarkıda, bir gülüşte, bir gözyaşında yaşarım. Her saat, her dakika, her an çoğalır, yenilenir, büyür hayatım.
27 Haziran 1994

Yaşamak

Yaşamak yağmurda ıslanmaktır, çimenlere uzanmaktır, sevdiğini söylemektir, deniz kıyısında kumdan kaleler yapmaktır - yıkılacağını bile bile sadece yapma zevkini tatmak için- , çocuklarla oyun oynamaktır altalta üstüste, sarılmaktır sevdiklerine, dalından meyva kopartmaktır, başkaları ne der diye düşünmeden gülmektir kahkahayla, dans etmektir. Yaşamak duygularını dinlemek, başkalarının doğrusuna sıkışmadan kendi yolunu açmaktır. İster sessiz sakin, ister kıpır kıpır, ister deli dolu, ister çığlık çığlık. Düşmek, kalkmak, yeniden yola devam etmektir. Her defasında daha güçlü, daha bilgili, daha istekli olarak.

Sarmaşık


Beyaz siyaha,
Gözyaşı kahkahaya,
Anne çocuğa,
Deniz toprağa,
Güneş yağmura,
Ateş buza,
Tatlı acıya,
Mutluluk hüzüne,
İyi kötüye,
Ağaç gökyüzüne,
Işık gölgeye
Sarmaşık..
ÖYLE OLMALISIN Kİ GÖZLERİN KAPALIYKEN GÖRMELİSİN. VE DUYMALISIN ÇOK UZAKLARDAKİ BİR KUŞ SESİNİ. RÜZGARI HİSSETMELİSİN DÖRT DUVAR ARASINDA, BİLİNMEZ BİR YERLERDEN ÇİÇEK KOKULARINI GETİRMELİ SANA. ÖYLE OLMALISIN Kİ ELİN KOLUN BAĞLIYKEN BİLE DOKUNABİLMELİSİN SEVDİĞİNE. VE ISLANMALI SAÇLARIN ÇÖLÜN ORTASINDA. KONUŞMADAN DA SÖYLEYEBİLMELİSİN İÇİNDEKİNİ. ÖYLE OLMALISIN Kİ KIŞIN GÜNEŞ ISITMALI İÇİNİ. VE BİR GÜVERCİNDEN ALMALISIN HABERİ. YILDIZ YILDIZ PARLAMALI GÖZLERİN. ÖYLE OLMALISIN Kİ AĞLARKEN GÜLMELİSİN DOLU DOLU. KAÇARKEN YAKALAYIVERMELİSİN UCUNDAN BİRDENBİRE. GİTSEN DE GELMELİSİN. VE YAŞAMALISIN ÖLSEN BİLE.

Saklambaç

Daldım insanların arasına
Görünmez oldum...